Beşên Şaredariya Bajarê Mezin a Amedê yên Hunerî xebatên xwe dixwazin bi temamî bi kurdî bikin. Lê di warên termên hunerî de, di kurdî de hin pirsgirêk hene. Ji bo çareserkirina pirsgirêkê Koma Xebata Kurdî hin peyv û têgih derxistin û şandin.
Ji bo pevy û termên hunerî yên bi kurdî bi awayekî baş bêne bikaranîn wan ev metin amade kiriye ku têde termên bi tirkî hene û beramberê wan jî şiroveya wan dîsa bi tirkî heye.
Ji bo kêmasî çênebin wekî PEYVÊN ÎDARî* dixwazin van jî bidin nîqaşkirin. Piştî pêşniyar ji wan re çûn, li ser wan pevy û têgihan biryarê bistînin û êdî di xebatên xwe de wan bikar bînin.
Me Di vê beşê de me peyvên ŞANO** ku ew dixwazin pêşniyaran bigirin weşandibûn. Niha em van peyvên li ser hunerî jî radigihînin xwendevan û kesên eleqedar û kesên bixwazin dikarin li ser van pêşniyarên xwe ji Koma Xebata Kurdî re bişîne.
Yên bixwazin dikarin wan pêşniyarên xwe ji me re jî bişînin ku em di beşa NÎQAŞ'ê de biweşînin, ku xwendevan jî jê sûde bigirin.
Em wekî Diyarname jî navbeynkariyê dikin û dixwazin piştgiriya ji bo vê xebatê zêde bibe.
Ev metna ku wan şandiye bêyî em destê xwe bidinê em diweşînin. Fermo:
DİYARBAKIR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİARAM TİGRAN KENT KONSERVATUARIRESİM BÖLÜMÜ SANAT TERİMLERİ
Abide BÎRDARÎ ( anıt).
Açık Form FORMA DIYAR Bir heykelin, belirli bir mekânda, dikkati çekecek derecede çevreye yayılması, dağınık bir kompozisyon oluşturmasını tanımlamak için kullanılan terim.N.K.
Açık Kompozisyon KOMPOZÎSYONA BERDEWAM Bir kompozisyon oluşturma tarzı. Açık kompozisyon, kompozisyonun tuval boyutlarının sınırlarının dışına taştığı izlenimini yaratacak şekilde düzenlenmesi anlamına gelir. Bu tür kompozisyonlarda tasvir edilen figürler, kuralsız, serbest bir biçimde düzenlenmiş izlenimi verir ve bu etkiyi yaratmak için çoğunlukla bazı figürler tuval sınırlarının dışına taşar. Asimetri, açık kompozisyon için merkezi bir öneme sahiptir. Asimetrinin vurgulanmasının ana nedeni duygu ile simetrinin uyuşmazlığı iddiasıdır. Duygunun aşırı ifadesini yansıtmayı amaçlayan barok ve maniyerist resimde, açık kompozisyon, en sık kullanılan tarz olmuştur. N.K.
Afiş AFÎŞ (Fr. affiche; Alm. Plakot): Afiş ilk olarak makine endüstrisi ürününün pazarlanmasında bir gerek olarak 1890 yılında ortaya çıktı. Fransız Chéret’ nin ilk denemesini Lautrec’in ‘sanatlı, renkli taşbasmaları izledi. Afiş sanatı, 1910 yıllarına değin en büyük gelişmesini gösterdi. Ancak gittikçe büyük miktarda afişe gereksinme duyulması, bu alandaki sanatlı çalışmaların kalitesini düşürdü. Bugünkü modern afiş Sanatı kübist ve soyut anlatım olanakları ile fotoğraf ve baskı tekniklerinin olanaklarından büyük oranda yararlanarak yapılan bir sanat dalı olmuştur |
Akım BIZAV (Fr. tendence): Fovculuk, izlenimcilik kübikçilik ya da gerçeküstücülük gibi sanat görüşleri. Baskı resim Güzel sanatlar alanındaki baskı resimler grafik teknikleri içinde yer alır. Bu alandaki baskı çeşitleri, serigrafi (ipek baskı) litografi baskısı, gravür baskısı, linol baskı ve tahta baskılardır. ( grafik).Biçim (Fr. forme): Bir şeyin şekli anlamına gelir. Tabloda biçim, o tablonun tümünün yapı bakımından kuruluşuna denir. Plastik sanatlarda biçimin, derinliği olan bir anlamı vardır. Bir tablonun biçimi dendiği zaman, tablonun konusu dışındaki muhtevası kastedilmektedir. Bu bakımdan konu ile muhteva yani biçim ayrı ayrıBüst Başı ve göğsün üst kısmını içine atan insan heykeli,
Canlı model MODELA CANDAR Eski çağlardan bu yana insan vücudunun, resim ve heykel eserleri için bir konu olduğunu ve bunun incelendiğini biliyoruz.
Çıplak Model MODELA TAZÎ Çıplak olarak atölyelerde desen, resim ve heykel çalışması için durdurulan kadın ya da erkek model.
Denge TERAZ, (Fr. quilibre; Alm. Gleichgewicht): Plastik sanatlarda kullanılan unsurların kompozisyon bakımından birbirlerini tartacak biçimde düzenlenmelerine denir,
Desen NÎGAR (Fr. dessin; Alm. Handzeichnung, Ritzzeichnung): Kurşun kalem, uç, tuşe, kömür kalem vb. ile yapılan renkli ya da renksiz, tonlu ya da tonsuz çizgi resimler. Desen’ler iki kısma ayrılır: 1— Bizzat eser olarak yapılanlar. 2— Bir başka sanat eserinin yapılmasında ön çalışma anlamında olanlar (Etüd. ve eskizler gibi). Orta çağ, deseni eser olarak tanımamıştır. Sanat eseri olarak d. ilkkez 15. y.y.’da görülüyor. Desen dilimize geçmiş “çizgi resim” karşılığıdır. İ.K: (J. Meder, Die Handzeichnung, ihre Teknik und Entwicklüng, 1923).
Detay DETAY, PARDÎMEN (Fr. detail; İng. detail; Alm. Ausschnitt, E.inzelheit; Arap. tekstil): Bir bütünün en küçük parçaları, en ince noktaları, ayrıntı,. teferruat.
Doku RAÇÎNK Bir sanat yapıtının yüzeyinin görünümü veya hissedilmesi. Nesnenin görünümü veya hissi, düz veya parlaktan kaba veya mata kadar çeşitlenebilir. Nesnenin karakterini anlamamızı sağlayan bu örüntü 'doku'olarak tanımlanır. Doğada varolan her şeyin yüzeyi kendi dokusu ile örtülüdür. Hem görme duyusuna hem de dokunma duyusuna hitap eden doku, nesnenin iç yapısı ve dış yapısı hakkında bilgi verir.
Ebad DÎMENE, REHEND Birşeyin en boy ve yükseklik ölçüleri. En ve boy için de söylenir.
Ehl-i hibre REXNEGIRÊ HUNERÊ Sanat eleştiricisi.
Esas renkler RENGÊN MAKÎ, RENGÊN SEREKÎ, MAKERENG Sarı, mavi, kırmızı renklere denir.
Eser BERHEM, Bir sanatçının tamamen kendi yaratıcı gücüne dayanarak ortaya çıkardığı yapıt.
Eskiz ESKÎZ (Fr. esquisse; Alm. Skizze; hal. Schizzo = Şizzo): Bir resmin, heykelin ya da mimari eserinin kafadaki tasarımını veren taslağı. Eskiden e. yalnız çizilmiş bir taslak olarak anlaşılıyordu. Bugün ise bu sözcük heykel ve mimari taslaklar için de kullanılmaktadır.
Fırça FIRÇE Resim sanatında sulu ve yağlıboya için çeşitli fırçalar kullanılır. Sulu boyalar için genel. 1 yuvarlak fırçalar, yağlıboya için de hem yuvarlak hem de yassı fırçalar kullanılmıştır. Sulu boya fırçaları yumuşak tüylerden yapılmaktadır. Yağlıboyalar için eskiden yumuşak fırçalar kullanılırdı. Ancak çağımız sanatında fırça izlerinin sanatçı duyarlığını göstermesi önem kazandığından, kıl fırçalar daha çok kullanılmaktadır.
Fırça izi ŞOPA FIRÇEYÊ (Fr. touche de pinceau) Resimde boyalı fırça darbeleri. Fırça izi, bir çağın üslubunu aksettirmesi bakımından çeşitli özellikler taşır. Bu bakımdan bir Rönesans fırça izi ile bir barok fırça izi arasında ayrılıklar görüyoruz. Fırça izinin insanın heyecanlı, yumuşak, ateşli huylarını ifade etmesi, ve çağımızda konunun resimde değerini kaybetmesi ile insan kişiliğinin yansıtılmasında en büyük yeri fırça izi kazanmıştır. ( lekecilik), (tachisme=taşizm).
Figür FÎGUR Resim ve heykel sanatlarında insan resmi demektir
Figüratif FÎGURATÎF Resim ve heykelde doğayı ve eşyaları biçim olarak gösteren eser. Ancak son zamanlarda soyut sanat’ın ortaya çıkmasından sonra eserde doğadan istifade edilip edilmediğini belli etmek için figüratif bir eser diyerek sanatçının anlayışı açıklanmaktadır.dönemidir.
Galeri GALERÎ, PÊŞANGEH (Fr. galerie): Çeşitli oylumları birbirine bağlayan uzunlamasına salonlar. Bunlar eskiden eğlence ve kabul salonu olarak kullanılırdı. Barok’ta daha geniş ve muhteşem aynalı galeriler (Versailles sarayı) yapıldı. 17. y.y.’dan itibaren de galeriler sanat eserlerinin bir arada gösterilmesi için kullanılmağa başladı. Galeriler dehliz anlamına da gelir.
Geçiş üslübu ŞÊWAZA BIHURKÎ (Fr. Style de transition). Bir üsluptan diğer bir üsluba geçişte, iki üslup arasında yer alan her iki üslubun karışımı ara üslup.
Geleneksel sanat HUNERA NERÎTÎ Akademik sanat. Belli kurallara göre yapılmış eser.
Görsel Algı; TÊGIHÎNA DÎTBAR: Görsel duyunun birincil öneme sahip olduğu algılama biçimi. Dikkatini belli bir nesnede yoğunlaştırmış bir kişi önce nesneyi görür, nesnenin dış hatları, kütlesi, rengi göz merceklerinden geçerek beyinde bir imge' olarak kaydedilir. Bu süreçte beynin kaydettiği, yalnızca nesnenin görünümüdür. Kişi, yaşantılarına bağlı olarak o nesnenin göze görünmeyen özelliklerinin de olduğunu bilir. Nesnenin göze görünmeyen özellikleri, o nesnenin algılamayla ilişkili olan içeriğidir. Algılamada nesnenin görünümünün tüm bilincine ereriz. N.K.
Gök mavisi ŞÎNÊ ESMANÎ: (Fr. bleu céleste, bleu d’azur): Bulutsuz havadaki gök rengi
Görsel Nitelikler: ÇAWANIYA DÎTBAR: Bir sanat eserinde, sanatın ilkelerini ve elemanlarının ölçülü düzeni. Bu estetik nitelik, biçimci kuramın odağına alınmıştır.N.K.
Görsel Sanatlar : HUNERÊN DÎTBAR Görsel algılamanın söz konusu olduğu sanat dalları: resim, heykel, sahne sanatları vs... "Görsel sanat ne kadar gizlemeye çalışırsa o kadar açığa vurur: sanat bir şey üzerine 'konuşurken' başka bir şey konusunda susar", Richard Leppert.N.K.
Grafik sanatlar HUNERÊN GRAFÎKÎ Tahta baskı, bakır, çinko gravür ve litografi yolu ile yapılan resimleri çoğaltıcı sanatlara denir. Dürer’den bu yana gittikçe gelişmiş olan grafik sanatlar bilhassa çağımızda büyük bir gelişme kaydetmiştir.
Güzel sanatlar HUNERÊN CIWAN: Beş türlü olarak tasnif edilmiştir. Bunlar mimari, resim, heykel, müzik ve edebiyattır. Bunlardan mimari, resim ve heykele plastik sanatlar denilir. Plastik sanatlar deyimi, derinlik ifadesinin bu sanatlarda anlatım alanına girdiği içindir.
Işık-gölge: RONÎ Û TARÎ (Fr. clair - obscur). Resimde ışık ve gölge tezatları ile yapılan modleli, hacımlı çalışmalara denir. Bilhassa Barok sanatta 17 ve 18 y.y.’larda görülür. |
İspatula : SPATULA: Resimde boya ezmek ya da boya sürmek için kullanılan ucu çelik ve tutulacak yeri tahta olan bir alet. Yalnız ispatül ile yapılmış resimler vardır.
İlham (Fr. inspiratiofl): BEST, SIRÛŞ: Arı dilde esin. Bir sanatçının aldığı izlenimlerle kafasında birden doğan son derece ilginç kişisel görüş. Bütün Sanat eserlerinin sentezinde bu duyuş mevcuttur. - Bir sanat eserinin bünyesine gelen ölmezlik ruhu bu ilhamdan doğar.
İlk(s)el sanat : HUNERA SERETAYÎ-PRIMITÎV Primiti sanat, ilkel kavimlerin yani okuma yazma devresine gelmemiş olan kavimlerin sanatı. Biz bu sanatları Kuzey ve Güney Amerika, Malaya’da, Pasifik Adalarında, Eskimolarda, Afrika kavimlerinde görüyoruz. Mimarilerinde ağaç, saz, balçık çamuru, hayvan postu ve dokuma görülüyor.
İmaj (Fr. image): ÎMAJ hayal.
İmgesel Tasarım: SÊWIRANA NÎGAŞÎ Resimde ya da sanatın başka bir alanında konuyu betimlerken, bir modele bakmadan o konuyu tamamen zihinsel imgeye dayanarak (hayali olarak) betimlemek. Imitasyon Latince 'imitation teriminden türeyen imitasyon terimi, varolan bir sanat eserinin aynısını yapmaya çalışmak anlamına gelir. N.K.
İnceltici 1— RONKER Yağlıboyayı sulu hale getirmek için kullanılan terpentin, haşhaş yağı ve sakız karışımı sıvı 2— Yağlı boyaya karıştırılan haşhaş yada keten yağı 3— Terpentin gibi sulandırıcılara denir
İnterieur ( enteriyör). : İnterieur Bina içini gösteren resim. Ortaçağda enteriyör bazı çizgilerle ima edilmiştir. İlkkez 15. y.y.'dan itibaren perspektif kurallarına uygun olarak enteriyör resmi başlar.
İskelet SKELET Kilde yapılan heykel çalışmalarında kilin üzerine yapıştırıldığı ve figürün ayakta tutulması için yapılan demir ve tel iskelete denir.
Kaçış noktası (perspektif). : PERSPEKTÎV Firar noktası.
Kesit : VEBIRE: Bir binanın enine ya da boyuna dikey olarak kesildiği düşünülerek, yapının duvarlarının kalınlığını, döşeme, tavan kalınlıkların, ve adaların yüksekliği gibi gerekli bilgileri vermek üzere yapılır. Kesitlere, enine olunca “enine kesit”, boyuna olunca “boyunakesit” denir.
Kısa görünüş (Fr. raccourcie): RAKUSÎ Resim terimidir. Bir modelin, yatmış halini ayakları ucun’dan resmederken hemen ayağının kenarında dizinin ve dizinin kenarında çenesinin yer alışı ve ayağa oranla yüzün çok küçük görünmesi durumuna denir. Fr. karşılığı alan rakursi sözcüğü ressamlarımız arasında dilimizde kullanılmaktadır. Kısa görünüş Fransızcadan dilimize çevrilerek yapılmıştır
Kompozisyon: KOMPOZÎSYON Bu sözcük çok anlamlı olarak bugün kullanılmak tadır. K.’nun genel anlamı, “parçaların bir bütün içinde, bir düzen gösterecek biçimde bir araya getirilmesi” olarak açıklanmaktadır. Resimde k. çok kez figürlü bir tertip olarak düşünülmüştür. Fakat bugün bir tabloda k., renklerin, siyah beyaz değerlerin ve çizgilerle, yüzeylerin belli yüzey içinde dengeli ve armonili olarak bir araya getiri denmektedir. Eskiden çok kez inşai unsurların bir araya getirilmesi anlamına kullanılmıştır.
Leke : LEKE – PELE Resim yüzeyi üzerinde boya ile yapılmış iz L. izlenime dayanan bir fırça tuşu halinde resimde yer alır.
Mağara Devri Sanatı : HUNERA HEYAMA ŞIKEFTÊ Altamira, Font-de Gaume, Franko-Kantabria çevresi mağaraları ile Lascaux v.b. gibi Eski Taş Çağı mağaralarındaki resimlerle ilgili sanat. Bunlara “Buzul Çağı Sanatı” da denmektedir. (M.Ö. 6.000- 5000 yılları arası) Bütün Mağara Sanatı o çağ insanlarının, etleri ile geçindikleri yabani hayvanları yakalamak için yaptıkları bir büyü resimden doğmuştur. Çünkü yapılan resimlerin bazılarının karınlarına mızrak ya da ok saplanmış olarak görüyoruz.
Manzara resmi WÊNEYÊ DÎMENÎ-PEYZAJ- (Fr. paysage; Alm. Landschaftsmalerei): Bu anlamdaki resimler Batı sanatında müstakil olarak Maniyerist devirde El Greko ile başlamıştır. Fakat ikinci derecede figürlerin arkasında fon alarak Rönesans ve Rönesans öncesinde de m. görülmektedir. Barok sanatta, Rembrandt ve Rubens’in yanında Velasquez’in de Manzara resimleri görülüyor. Doğu ülkelerinde ise m. resmi daha 6. y.y. da örnekler vermiştir. Çinde Sui T’ang zamanında önemli sanatçılar yetişmişti.
Modern (Fr. moderne; Alm. Moderne): NÛJEN Daima çağdaş görüşü ifade eder. Geleneksel olmayan anlamına gelir. Modern sanat da aynı şekilde geleneksel, olmayan en son sanat çalışmalarını ifade eder, Herbert Read moderni “anti akademik” olarak tesbit ediyor.
Modernizm NÛJENPARÊZÎ (Fr. Modernimse) Çağdaş anlayışa uyarak sanat yapma görüşü ve mesleği. çağcılık.
Motif MOTÎV: (Fr. motif; İng. motif, pattern; Alm. Motiv, Thema): Genel olarak güzel sanatların her kolunda kompozisyonun esasını teşkil eden öğe. Tezyinatta süs teşkil eden ayrı ayrı biçimlere verilen isim.
Müze MUZE (Yun. mouseion = periler tapınağı). (Alm. Museum) (Fr.musée) Müze çağımızda bir kültüre ait eserleri bir araya getirmek ve herkesin yararlanmasına sunmak normal görülmektedir.
Naif Sanat HUNERA NAÎV (Fr. naif, naive) Eğitim görmemiş sanatçıların kabul edilen estetik kuralların dışında biçimler yaratarak ortaya koydukları ürünler. Naif sanatçılar boş zamanlarında zevk için resim yapanlarla karıştırılmamalıdır. Naif sanatçı biçimsel kural ve teknikleri bilmemekle birlikte bir sanatçı tutkusuyla etkinlik gösterir.
Ölü renk RENGÊ VEMIRÎ Renk şiddeti olmayan hafif renk demektir.
Palet PALET (Fr. palette): Ressamların üzerinde boyalarını karıştırdıkları tahta plak,
Pano PANO (Alm. Paneel, Tafel, İng. panel): Etrafı çerçeveli düz yüzeyler olup mimaride silmelerle sınırlıdır. Resimde de üzerine boya resim yapmak için hazırlanan düz tahta plaklara denir. Duvar resmi anlamına da gelir.
Pastel-resim PASTEL Kuru boya tekniğidir. Süzgeçten geçirilmiş yulaf lapası pastel boya tozlorının yapıştırıcı kuvveti olarak en iyi malzemedir. Jelatin, yapıştırıcı olarak kullanılacaksa suya oranla % 3, ara zamkı kullanılacaksa % 2 oranında alınır. Kitre ise 3 gr. bir litre su için yeterlidir. Su ile karışan boyalar, pastel imali için kullanılır. İlkkez 15. y.y. da kullanılmıştır. Bu tarihlerde pastel yalnız desenlerin renk kullanılmıştır ve pastel, desen anlayışındadır. 16., 17. y.y.’da İtalya, Almanya, Fransa’da gittikçe yayıldı. 18. yy.’da pastel bir çeşit boya resim anlayışı kazanmağa başladı. Maurice Quentin de Latour bu yeni çalışma alanında ün kazandı. Fransız klâsisizmi zamanında pastel itibarını kaybetti. İlk kez 1870 yıllarında Degas ve Almanya’da Lenbach ile pastel yeniden önem kazandı. Pastel bugünün resminde değerini korumaktadır.
Paysage PEYSAJ (Fr.). (manzara resmi).
Bir cismin yoğrulabilir bir madde ile örneğini yapma. Heykel ifl her nevi. Genel olarak üç buutlu anlatım. üç buutlu eser.
Plastik boya BOYAXA PLASTÎK — plastik tut kallarla yapılmış boyalar olup daha çok dekorasyon işlerinde kullanılış.
Plastik sanatlar HUNERÊN PLASTÎK (Fr. arts plas tiques): Resim, heykel ve mimari sanatlarına denir. Üç buutlu anlatımı olan sanatların ismidir.
Portre PORTRE (Fr. potrait; Alm. Portrat, Bildnis): Belli bir kişinin heykel malzemesi, boya, grafik ya da desen ile yapılan resmi olup o kimsenin karakterini ve ifadesini tamamen veren resimlere denir. Portre yalnız baş, göğüs, dize kadar, olduğu gibi ayrıca boy ve aile portreleri olarak çeşitli ölçülerde işlenmiştir. Eski Mısırda bir gerçekçi portre sanatı vardı. Portrede Yunan idealizme, Roma natüralist bir anlayışa önem veriyordu. İlk kez Rönesans öncesi ve Rönesans’ta portre sanatı gelişmeğe başlamış, Rönesans ve Barokta dikkate değer portreciler yetişmişti. Bizde portreye Os. şebih denirdi. Sonradan tasvir denilmiştir
Primitif sanat HUNERA PRÎMÎTÎV, HUNERA SERETAYÎ ( İlk(s)el sanat).
Sergi PÊŞANGEH Sanat eserlerinin teşhirine denir. Sergi eğer birçok sanatçının eserlerini içine alıyorsa buna toplu sergi, “kolektif sergi”; bir sanatçının hayat boyunca yaptıklarını içine alıyorsa buna da “retrospektif sergi” denir
Sıcak renkler RENGÊN GERM Sarı kırmızı ailesinden olan renklere denir. Mavi ve yeşil gibi renklerde soğuk renkler
Sırça boya BOYAXA ? (Fr. glacis; tüm. Glasur): Saydam boya. Yağlı boya resimde sanatçı bazan boyaları saydam olarak, sürülmüş ve kurumuş boya üzerinde kullanabilir.
Siluet SÎBER, SÎLUET, (Fr. silhouette; Ing. papercut, portrait; Alm. Silhuette, Profilumriss, Schattenbild, Scherenscnitt; Arap. hayal): Gölge halinde profil, profil gölge. Bir cismin yalnız kenarları çizilerek ya da kesilerek yapılan resim.
Simetri SÎMETRÎ (Fr. sym Bir eksene göre iki yanda, aynı mesafede karşılıklı, olarak yer alma. Bir eksene göre aynı mesafede olma.
Soğuk renkler RENGÊN SAR Mavi ve yeşil renklerdir,
Suluboya RENGÊN AVÎ (Fr. aquarelle Aquorellmalerei; İng. water-color) Şeffaf renkli bir resim boyası olup su ile karıştırılarak fırça ile kâğıt üzerine çalışılır. Suluboya kağıdı, pergament “parşömen kağıdı”dır. İlk olarak M.Ö. 2. binde Mısır’ı “Ölülere ait kitaplarında suluboya resimler görülüyor. Ortaçağ din kitaplarındaki minyatürler de suluboya olarak yapılırdı. İlk suluboya manzara resim 15. y.y.’da Dürer’indir. Ondan sonra Avrupa resminde 18. y.y.’da İngiltere’de Gitrin ve Turner olarak üstatça eserler yapmışlardır. 19. y.y.’dan bu yana s. gittikçe resim alanında önemli yer almıştır. Suluboya yapımında arap zamkı, gliserin, kitre, nöbet şekeri ile suda karışan boyalar kullanılır.Mat t.’nin formülü: 1 ölçü balmumu, 3 ölçü terpentin içinde eritilir. Bu sıvıya tablo verniği katılır. Bu karışım ile verniklenen resim parlamaz.
Taslak PÊŞNUMA, GELALE Resim ve heykelde yapılacak şeyin esas renk, çizgi ve biçimlerini koymağa denir. Eskiz ve taslak başka başka şeylerdir, Eskiz daha küçük ebatta ve sanat çının ilk tasarımını veren çalışmalarına denir.
Torso TORSO (İtl. “kütük” anlamına): Tamamlanmamış bir statü. Ekseriyetle uzuvları koparılmış gövde heykeli anlamına gelir.
Türkuaz TURKUAZ, PÎROZE ( firuze).
Üslup ŞÊWAZ (Fr. style; Alm. Stil; Ing. Style; Arap. Üslup) Bir devrin, ya da bir sanatçının kişiliği. Yani teknik, renk, kompozisyon, biçim ve anlatım bakımından özellikleri
Üsluplaştırma ŞÊWAZSAZÎ (Fr. Stylisation, Alm. Stilisierung): Hakiki şekil ve motiflerin karakterini kaybettirmeden basitleştirerek tezyini ve şematik hale sokmak.
Vernik VERNÎK (Fr. vernis; Alm. Firnis): Resimde renkleri canlandırmak ve resim yüzeyini parlatmak için kullanılır. Kağıt üzerindeki resimleri muhafaza etmek için (füzenle ya da pastel ile yapılmış resimler) ispirto içinde damla sakızı; yağlı boya resim için ise damla sakızı terpentin içinde eritilir ve bir püvarizatör yada fırça ile resmin üzerine sürülür.
Yağlıboya BOYAXA ZEYTÎ, BOYAXA DONÎ (Fr peinture, İng. painting; Alm. Ölmelerei): Karanfil yağı, keten yağı, haşhaş yağı, ceviz yağı, yağlıboya yapılmasında kullanılan yağlardır. Yağlıboya daha eski çağlarda ve bilhassa Antikitede gemilerin altını boyamak için biliniyordu. Van Eyck kardeşler Vasari’nin dediği gibi aslında yağlıboyayı bulmamıştır. Fakat renkli tozları sikotifle ezerek elde ettiği boyayı ince bir teknikle kullanıp birçok resim yapan ilk kez onlardır
Yalama resim WÊNEYÊ ? Kurşun ya da kömür kalemle yapılmış desen ve resimler üzerine suluboya ya da sulandırılmış Çini mürekkebi ile bir açık - koyu değeri koyma tekniğidir. Bu şekilde yapılmış birçok Barok devri resmi vardır. Bugün ise yalama resim adı altında tuvale fırça izi bırakmadan yapılan resimlere denmektedir. Yalama resim adı altında lavi tekniği de bazı kitaplarda yer almaktad
Yerleştirme:
Mor:
Fıstık Yeşili:
Düzenek:
Renk Skalası:
Siyah Beyaz.
Renk Skalası:
Figüratif Resim:
Temel Sanat Eğitimi:
Reprodüksyon:
Antika:
*
Kesên ku pêşniyazên wan hebin dikarin heta 15’ê sibata 2011’an ji e-nameya: komaxebatakurdi@hotmail.com ê re bişînin.
**
Nûçe û nivîsên eleqedar
Nivîsên li ser vê NÎQAŞ'a Termolojiya Peyvên Îdarî:
- Li ser van peyvan gotina we çi ye? (Pevyên li ser ŞANO'yê)
- Derfetên zimên û afirandina têgehan
- Mazhar Gunbat: Termînolojiya kurmancî û rexneyek
- Fêrgîn Melîk Aykoç: Têgînên ji bo saziyên civakî
- Azad Zal: Termînolojiya siyaset û brokrasiye Kurdî
- Azad Zal: Lîsteya kesêm ku beşdarî Komxebatê bûne
- Cihan Roj: Destên zimên li pêsîra me ye
- Vane 263 termên îdarî yên hatine standardkirin
- 'Bila Saziya Zimanê Kurdî bê damezirandin'
- Nîqaşek li ser peyvên îdarî